Adalılar bilir, vapurdan, motordan indiğiniz anda yüzünüzü yumuşatan tatlı bir rüzgarla bir gülümseme gelir. Adanın dinginleştiren bir etkisi vardır. Ne Ege kıyılarında ne de Karadeniz tepelerinde bu hissi yakalayamazsınız, çünkü buraya tatil için gelinmemiştir. Günlük hayatın bir parçası olan evinizdir burası. Kabataş’tan, Bostancı’dan ve eski zamanlarda Sirkeci’den otobüs, dolmuş kornaları, kalabalık kavşakların arasından püfür püfür esen vapura binip 40 dakikada mavi ve yeşilin heryerden göründüğü bir yere varmak, bence, bir şehirli için paha biçilemez.
Hint Okyanus adalarından, Yunan, Balearic ve diğer Akdeniz adalarına birçok ada dolaştım; iklimi ve florası Prenses adaları gibi olanına az rastladım. Hiçbir yerde bu kadar yaşanabilir yeşil yok, Akdeniz adalarının çoğu sarp kayalık ve çalı, çırpı. Egzotik yerlerde yeşil var ama evinizi – sokakları süslemiyor. Ayrıca hiçbirinde yaz iklimi bu kadar yumuşak değil, sabit bir rüzgar ve nem. Ne bir tropikal yağmur ne de kavurucu sıcak rüzgarlar. Tabiki denizi bir Malta ya da Ege’deki turkvuaz ve berrak değil ama doğru rüzgarla çok temiz bir deniz yakalayabilirsiniz. Son yıllardaki ölçümlerde denizin büyük oranda temizlendiği ve yüzülebilir değerlere geldiği söyleniyor.
Benin çocukluğum adalarda geçti. Okulların kapanmasıyla bütün ev ve aile Büyükadaya çıkardık. Yazın tamamını, okulların açılmasına bir hafta kalaya kadar orada kalınırdı. Artık o kadar uzun süre çıkamasakta, hala adadaki ev açılır ve en az 1 ayımız orada geçer.Şuan bu yazıyıda ada vapurunda yazıyorum. Okuyacağınız yazı genellikle Büyükada’yı anlatacak ama diğer adalardan da birkaç yer tavsiyesinde bulunacağım.Önceleri Türkoğlu’nda yaşardık, sonra ben 3 yaşındayken Şemsimolla’ya taşınmışız. Bu taşınmanın ardında ne vardı bilmiyorum ama ikiside adanın en tepesindedir. İkisine de çıkmak için yaklaşık 150 merdiven çıkmanız gerekiyor. Biri diğerinden sadece 20-30 daha eksik. Benim 25 senem burada geçti, mahalledeki arkadaşlarım, bisikletim, Mısırcı Tarkan, Dondurmacı Yunus ve pişmaniyeci. Galetacıyıda unutmamak gerekir. Sanıyorum ki Bayraktarlar sitesindeki evin ailemiz için yeri çok farklı. Öyle bir balkonu varki hava açık olduğunda Tuzla’dan Yeşilköye kadar 180 derece İstanbulu izleyebilirsiniz. Hatta çatıya çıkıp Yalova ve İzmit Körfezini dürbün ile seçebilirsiniz. Dediğim gibi bu eve inmek ve çıkmak hiç kolay değil; fayton yolculuğu ardından uzun bir merdiven ve nefes alman için yapılmış kısa bir yürüyüş ve yetmezmiş gibi apartmanın merdivenleri. Günün yaklaşık 6 saatini bisiklet üzerinde ve en az 10 saatini sokakta geçiren ben, adanın tüm sokaklarına gire çıka her yeri öğrenmiştim. İyi tanıyorum diyebilirim ve kuzenlerim sayesinde de Kınalı ve Heybeliye akşam yemeğine gidip geldiğim çok olmuştur. Eskiden adalar arası bilet yoktu, vapura binip istediğiniz gibi geçebiliyordunuz.
Gezin:
Adayı dolaşmanın en güzel yolu bisiklettir, ama yokuşlar ve sıcak biraz sizi zorlar. Rahat kıyafetle gelirseniz hayat daha güzel olabilir.
İki taraf vardır gidebileceğiniz; Sağ ve Sol; Maden-Kumsal ve Nizam-Çankaya
Aşıklar Yolu ve Ayayorgi: Adada iki yol var, Nizam tarafı veya Maden tarafı.
23 Nisan ve 24 Eylülde
Kumsal ve Salhane
Adanın Köşkleri
http://www.tas-istanbul.com/dersaadet/kosk-konaklar/buyukada-koskleri/
Tadın
Fıstık Ahmet Gazinosu: Klasik lezzetlerin yer aldığı lezzetli set menüsüyle akşam eğlencelerinde öne çıkıyor. Birçok adalı çok sever burayı
Cafe Spitz: Adanın ikonik binasında Splendid Otelin altında bulunan cafe, bar. Akşamları adalıları en şık halleriyle yakalayabileceğiniz bir yer. Akşam üstü bir molaya çok uygun.
Altın Fıçı: Burasının adalı gençler için yeri çok farklıydı, denizden çıkıp buraya midye-bira ikilisi için gelinirdi. Çoğu zaman 5’ten akşam 9’a tıka basa olurdu. Hala güzel, ince doğranmış patatesini deneyin mutlaka.
Dolci Cafe: Unlu mamüller ve taza baget ekmekiçin buraya uğramalısınız.Akasya: Geçen seneye kadar muhteşem lahmacun ve döneri vardı. Bu sene açılacakmı bilmiyorum ama çok uzun zaman sonra lezzetli döner gelmişti adaya.
Yalovalı Kardeşler Şarkuteri: Eğer bana İstanbulda en güzel eski kaşar ve dana mortadellayı nerede bulurum diye sorarsanız, sizi Yalovalıya gönderirim. Ayrıca patates kroketi ve kadınbudu köftesi bir klasiktir. İşten döndüğünüzde eğer açsanız eve çıkana kadar bir tane atarsınız.
Yücetepe Kır Gazinosu: Sürekli esen, size sıcağı unutturan bir yer. Eğer Ayayorgi Kilisesini ziyaret ederseniz mutlaka burada gün batımını izleyin. Köftesi, piyazı ve paçangası meşhurdur, birde üzerine soğuk birası.
Bahçede Sinek: Eksiden iskels meydanındaydı, daha sonra bilinmeyen bir nedenle kapatman zorunda kaldı ve birkaç sene sonra Maden tarafında Yılmaztürk Caddesine taşındılar. Kahvaltısı limitli ama çok lezzetli. Mozaik pastası bir efsane.Eskibağ Teras: Hem otel, hem plaj, hem de restoron olarak servis veren Eskibağ gerçekten çok eski. Ben daha çok restoran kısmı ile ilgileniyorum, güzel bir manzarası ve esintisi var. Kalabalık olarak gidecekseniz öncede balık siparişi verin; gündüz rakısı konsepti çok keyifi.
Ali Baba veya Milto: Tanıdığım adalıların yarı Milto der, diğer yarısı Ali Baba; bu tartışma her zaman uzar gider. Bir gerçek varki, ikiside birer ada klasiği, ikiside yaptıklarını iyi yapıyorlar. Eğer kırlangıç varsa piyasada, balık çorbasını deneyin.
Heyamola (Heybeli): İsmi, ünlü gurmeler tarafından birçok kez ön plana çıkarılmış bir yer. Fiyat olarak biraz yukarıda kalıyor, ve gece sonunda adada bu kadar çok vermek doğrumu diyorsunuz, ama mezeleri çok lezzetli.
Mavi (Heybeli) Bence Heyamolanın en iyi alternatifi, iskele meydanının ortasında sanki bir bahçede oturuyormuş gibisiniz. Ortam ve servis çok güzel, mezeler biraz daha büyük olsa güzel olacak.
AdaKeyf (Burgaz): Tüm adalar arasındaki en favori yerim. Balıkçı teknelerinin yanında, Heybeliye manzarasında lezzetli rakı içebiliyorsunuz. O sokak biraz hareketli ama bu da ayrı bir ambiyans katıyor.
Kalpazankaya (Burgaz):
Yüzün
Değirmen: Bundan yaklaşık 15 sene önce adalıların denize girdiği üç beş yer vardı; ya üyesi olduğunuz kulüplerden (Seferoğlu, Anadolu, Su Sporları, Yıldırım) ya da adanın arkasındaki Yörükalı veya Prenses plajlarından. Günübirlik turistte gelmezdi bu kadar çok gelmezdi o zamanlar. Biz Seferoğlu’na giderdik, çocukluğumun gündüz kısımlarıda orada geçti. Hala sebebi meçhul bir şekilde bir yangınla kül oldu ve kapandı. O muhteşem konak yandı, bitti. Zaten sonrasında da denize girebilecek bir yerimiz kalmadı, deprem oldu bizde gitmez olduk. Yıllar sonra Değirmen ile devam ettik, en az Seferoğlu kadar köklü bir yer burasıda. Üst jenerasyonların çocukluğu Değirmende geçmiştir, herkes birbirini ”Değirmenden” tanır.
Giriş ücretlidir, ve denizi çoğunlukla temizdir. Ama hizmet bir lokal edasıyla işler. Menüsü başlıca şöyledir: Patates, köfte, bira ve sosis tabağı. Adalı gibi bir gün geçirmek veya kafanızı dinlemek isterseniz gitmelisiniz.
YaBa Beach: Adanın arkasında bir sürü plaj açılıp kapanıyor bunların bir çoğuda günürbirlik gelenleri ağırlarken birkaçıda kalbur üstü adalıları çekiyor. YaDa Beach bunlardan biri; yemekler ve hizmet iyidir ama bazen kalabalık olabiliyor. En kolay iskeleden kalkan motorlarla ulaşabilirsiniz, erken gitmeye gayret gösterin veya geç kalırsanız mutlaka arayin.
Elio Beach(Sedef): Burası herhangi bir sebepten Ege tatilinizi iptal ettiyseniz ve Istanbulsa kaldıp hala denize gitmek istiyorsanız gidebileceğiniz tek yer. Müziği, yemeği ve fiyatları ile adeta bir Türkbükü tecrübesi.. Şaka bir yana gerçekten kaliteli bir yer ve böyle yerler az. Isterseniz deniz kenarında oturun, isterseniz bahçede gölge altında hamaklarda zaman geçirin, her detayı ile keyifli bir yer. 2013’te Günaydın’dan et, İskele Balık’tan mezeler ve Quick Chinadan sushileri temin etme konsepti ile herkesi şaşırttı ama çok tutunamayıp 2015 el değiştirdi. Daha profesyonel bir yaklaşımla işi ele alan yeni yönetim hizmeti daha da iyiye çekti. Ulaşımı kendi sahip oldukları botlarla sağlıyorlar, internet sayfasında bilgiler yer alsada, mutlaka arayıp teyid etmekte yarar var.
Eğer Elio’da yer yoksa veya size uymuyorsa aynı şekilde Club Ada Sedef’i de tavsiye ederim, burası da güzel bir yer.
Bilin
Adanın iki tane sorunu var.Bugün bir adalının yaşadığı en büyük sorunlardan biri turist problemidir. Size ufak bir geçmiş anlatmam gerekirse, 99 depreminden sonra hem psikolojik yıkım hem de eski beton binalara güvensizlikten dolayı ada uzun bir süre yazlıkçı yüzü göremedi. Biz bile 2-3 yaz çıkmadık. Hem depremi adada yaşamanın yarattığı etki hemde birşey olursa doğru kaynağa ulaşmanın zoruluğu ayaklarımızı geri itti. 2000lerin ortasında geldiğimizde ise uzak Ege kıyılarının hava ve kara yoluyla daha kolay ve ucuza ulaşılabilir olması, adada yaşayan üst gelir sahibi artık tatillerini adada değil Bodrum, Çeşme, Göcek gibi yerlerde geçirmeye başladı. Bu durum adanın ekonomisini ok ciddi etkiledi, 2002-2008 yılları arasında bir manav alışverişi el yakmaya başlayınca gelen de gelmemeye başladı. Hem esnaf hem de mülk sahipleri bunun etkisiyle çok sıkıntılar yaşadı. Fakat Türkiye’deki yaşanan sosyo ekonomik değişim ile yerli turist bir şekilde hareket etmeye başladı. Kartal, Pendik ve Maltepe taraflarında yaşayanların gelir seviyesi artmasıyla, motorlar konuldu, motorlar geldikçe adaya para gelmeye başladı. Günün her saati motor var ve hiç boş yok. Heleki haftasonları motorların tepelerine çıkmış yolculuk edenleri görmek mümkün. Ve tabiki arap turistler; ben kendimi bildim bileli araplar hep adadaydı. Muhtemelen çölden başka bişey görmemiş bu insanlar bu kadar yeşile ve maviye girince o kadar şaşırıyorlar ki sanki müzedeymiş gibi herşeyi telefonlarıyla kaydediyorlar. Tabi son 10 yılda hükümetin izlediğii dış politikada onları ayırca bir davet etti. Peki turist candır deyimi ile bunun neresi sorun diye soracaksınız. Bir pazar sizi adaya davet etmek isterim. Kınalı ve Heybeli sahillerindeki akıl almaz doluluk ve cahillik çok rahatsız ediyor.Kendim tecrübe ettiğim bir kaç durumu aşağıda özetlemek isterim.
- Evin bahçesine girip kendisine ait olmayan mangala kömür alıp mangalı yakanlar
- Mine bahçedeki hortumla, heryeri ıslatacak şekilde duş alanlar. Tuvaleti kullanabilir miyim diye soranlar
- Yaptığınız mangalı görüp, marketten et alıp gelen ve abi şunuda pişirsene diyenler
- Değil evinizin önünde yürümek, balkonunuzda oturamamak, belediyenin kurduğu tuvalate değil binanın dibinde ihtiyacını giderenler
Diğer bir durumda son yıllarda hep sosyal medyada yer alan fayton sorunu. Adalar kendi halleriyle çok butik yerler ve faytonlar bu güzelliğin en güzeli.Atlar insanoğluna her zaman taşıyıcı bir araç olarak hizmet etmiştir. Hayvanın gücü itibari ile geçtiğimiz bikaç bin yıldır farklı alanlarda kullanmışızdır. Bence 4 kişilik bir faytonu iki tane atın çekmesi çok zor değil, zaten yıllardır çekiyorlar. Zaten asıl sorun faytonlarda veya atlarda da değil; bu hizmetin nasıl sağlandığında. Malesef yerel yönetim sezonluk işçi olarak gelen faytonculara çok söz geçiremiyor, hafiften kontrol edilemez bir duruma gelmiş. Araçların sunumu, hayvanların temizliği, bakımı ve sokaklarda ki koku artık insanları çileden çıkarıyor. İşin içinde daha fazla nasıl para kazanırım mantalitesi olduğu sürece de kimse bunu iyileştirmek için adım atmıyor. Büyükşehir, belediye CHP’li diye dokunmuyor, CHP’li belediyede oy korkusuyla aşın altında elini koyamıyor.
Halbuki;
- Atların ahırları belediye ve il sağlık örgütü tarafından denetlense
- At üretimi kontrol edilerek sürdürebilirlik sağlansa
- Atların çalışma saatleri trafik zabıtası tarafından kontrol altına alınsa
- Ana caddeler adam akıllı belediye tarafından temizlense, yıkansa
- Faytonlar ve faytoncular kurallara tabi olsa ve denetim yapılsa
Ne altar sokaklar da can verir, ne çirkin görüntüler ortaya çıkar ne de insanlar isyan eder. Bu sorun yakında çözülecek ama korkuyorum ki faytonlar kalkmak zorunda kalacak. Onun yerine elektrikli araçlar gelirse hem çok çirkin olur hem de önüne geçilemez bir ses ve görüntü kirliliği oluşur.
Ulaşın:
Kabataş – Beşikaş – Bostancı’dan motor, vapur ve deniz otobüsü seferleri var.
Sefer saatlerine herbirinin kendi internet sitelerinden ulaşabilirsiniz.
Konaklayın:
Splendid Otel
Fiyat $$$ | Lokasyon *** | Konfor 3.8/5
Halki Palas
Fiyat $$$ | Lokasyon *| Konfor 3.4/5
Bu yazı 2017 Martta yazıldı.